Akyaka
Gökova körfezinin bittiği yerde, 1000 m.lik Sakartepe dağı ile kuzeyden, Gökova ovası ile güneyden kuşatılan Akyaka, bu konumu ile belki de Türkiye'nin en güzel yerlerinden biridir. "Gökova" ovasının sazlıklarına gelen yüzlerce değişik kuş çeşidi ile Akyaka ziyaretçilerine unutulmaz manzaralar sunar. Akyaka plajı mavi bayrak ödüllü olup ince bir kum yapısına sahiptir.Uçurtma surf (okulu eğitim veriyor), yamaç paraşütü, rüzgar surf, bisiklet, nehir kanosu, su sporları, yürüyüş, yelken aktiviteleri yapabilirsiniz. Ormanın içerisinde balık tutmak için de yer bulabilirsiniz.Kayalıkların içerisinde hem piknik yapar hem balık tutabilirsiniz. Daha derin bir deniz istiyorsanız Çınar Plajını öneriyoruz. Bölge fauna açısından o denli zengin ki bölgenin hemen her kesiminde rastlanan kanatlı hayvanlardan üveyik, bıldırcın, tahtalı keklik, kara batak, balıkçıl, çobanaldatan, kırlangıç, ağaçkakan, sığırcık, karatavuk, bataklık, karga ,çaylak, çil, yaban ördeği, yaban kazı dağ serçesi, kartal, şahin ,atmaca ve baykuş bulunuyor.Kıyılarda ene az bölge kadar zengin bir faunaya sahip. Yöre sularında bölgede bulunan balık türleriyle diğer deniz canlıları Gökova Körfezinde yaşamasını sürdürüyor. Gökova kıyılarında lutra lutra (su samuru) ve kuzey kesimlerde yunus balıklarının belirli dönemleri geçirdiği de biliniyor.
Antik çağlardan beri üzerinde yerleşim olduğuna inanılan bu topraklarda Akyaka günümüzde yakın yıllara kadar gözlerden uzak küçük bir balıkçı köyü olarak varola gelmiştir. Akyaka'nın "keşfi" ise 1970'lere dayanır. O yıllarda çok küçük çaplı da olsa, bir turizm faaliyeti başlamıştır. Cıvar il ve ilçelerden gelen ziyaretçiler ile, büyük şehirlerden kaçanlar, Akyaka'nın bakır doğasına, yazın bile hiç kesilmeyen tatlı meltemine akın etmeye ve yavaş yavaş Akyaka'da yazlık evler, turistik tesisler inşa etmeye başlamışlardır. Yerli ve yabancı turistleri Akyaka'ya çeken "atraksıyonlar " içinde "Kadın Azmağı"nın sevimli konukları olan su samurlarını da (lutra lutra) unutmamak gerekir. Ayrıca Akyaka'nın güneyinde yer alan "Gökova" sazlığının göçmen kuşları, flamingolar ve pelikanlar da Akyaka'ya ayrı bir güzellik katarlar. Akyaka'nın kuzeyindeki Sakartepe ise "yamaç paraşütçüleri" için biçilmiş kaftandır. Ayrıca "Kadın Azmağı" boyunca yer alan balıkçı restoranlarının ünü bütün Türkiye'ye yayılmış durumdadır.
Tarihi M.Ö. 9. yüzyıla dayanan ve Bizanslılar döneminde piskoposluk merkezi olarak ilan edilen Keramus'un bulunduğu Kerme Körfezi, doğa ile tarihin iç içe geçtiği bir doğa cenneti. Günümüzde, kentin yukarı kısımlarında, güney ve batı yönünde bulunan surların içinde Zeus Tapınağı, fresklerle süslü Bizans kiliseleri ve antik su kanalları görülebiliyor. Kentin doğusunda, anıt mezar ve çeşitli büyüklükteki kaya mezarları yer alıyor.
Akyaka'nın bilinen tarihi M.Ö. 2600 yıllarına dayanır. Akyaka'nın bulunduğu yörede Karia uygarlığına ait İdima adında bir kent bulunmuştur.Bu kent Akyaka'yı,Akyaka'nın doğusunda bulunan Kozlukuyu köyünü,İnisdibi mahallesini ve Eski İskele Bölgesini kapsar.
İdima bir Karia kenti olarak kurulmuştur. İsmi de Karia dilinden gelmektedir. İlk çağlarda Muğla ilinin içinde bulunduğu alan KARlA olarak bilinir. Karia'nın en önemli kenti Milas'tır. İdima Karia'nın güney ucunda yer almaktadır. Karsalılar yörenin bilinen en eski halkıdır. Gelenek ve kültürleri bilindiği halde, Karia dilinde yazıtlar bulunmadığından, Karia dili çözülememiştir. Yöremiz M.Ö.546 yılında Harpagos komutasındaki Pers (Iran) orduları tarafından işgal edilir. Pers yönetimi yörenin dini ve geleneksel yaşamında değişiklik getirmez.
M.Ö. 484-405 yılları arasında Pers yönetimi uzaklaştırılır ve Atina'nın öncülüğünde "DELOS Deniz Birliği" tarafından yönetilir. İdima bu kentler arasındadır. M.Ö. 453-452 yıllarına ait birliğe katılım payları listelerinde İdima ismi geçmektedir. Bu kent hakkında en eski belgedir. Ayrıca PAKTYES isimli bir yöneticinin de ismi görülmektedir. Kentin Paktyes hanedanı tarafından bir süre yönetildiği kabul edilmektedir.
Kentte para basılmıştır. Bir yüzünde IAIMION (İDİMİON) yazılı paranın diğer yüzünde, genç bir erkek başı (Pan) vardır. Çobanlanın tanrısı Pan'ın kültüne çevrede çok önem verildiği bilinmektedir. Delos Deniz Birliği MÖ. 405 yılında son bulur. İdyma bu birlikten M.Ö. 440 yıllarında ayrılmıştır. Sparta kentinin önderliği başlar. MÖ. 405 yılında Cedrea kenti (Sedir Adası), Sparta'lı Amiral Lysandros tarafından yerle bir edilir.
Kozlukuyu sırtlarında ve İnişdibi mahallesinin hemen doğusunda bu dönemden kalma ve M.Ö. 4. Yüzyıla tarihlenen kaya mezarlar bulunmaktadır. Bunlardan biri iki kolonlu olup, mimari planı ve taş oyma işçiliği ile dikkat çekicidir. Paktyes hanedanına ait olmalıdır. Kozlukuyu'da kaya mezarlar üzerinde yaklaşık 300 m kotunda kentin Akropolis'i (kale) yer almaktadır. Yaklaşık 200 m uzunluğundaki bu kalede Hellenistik dönem taş duvarlar, odalar ve sarnıç kalıntıları görülmektedir. Akropolis'in hemen kuzeybatısının üstünden Marmaris-Muğla yolu geçmektedir.
İnişdibi ve yakınlarındaki Ortaçağ kalesinin bulunduğu alanda çok eski bir yerleşim yenidir. Burada ortaya çıkarılan mezarlar bunu kanıtlamaktadır. Çok eskiden var olduğu anlaşılan kalenin varlığı Ortaçağ'a kadar devam etmiş ve tespit edilemeyen bir tarihte terk edilmiştir. Bizans kalesi, Ceneviz kalesi olarak da bilinen kalenin kalıntıları restorasyona müsaittir. Kaleden güneydeki "Kadın Azmağı'na" inen bir kapalı bir galeri de mevcuttur.
M.Ö 387-334 yılları arasında bölge tekrar Persler'in yönetimine girer. Perslerle çok iyi diyalog kuran ve bağımsız bir kral gibi hareket eden MAUSOLOS (M.Ö.377-353) Karia'nın başkentini Milas'tan Bodrum'a taşır. Idyma bu krallığın doğu ucunda yer alır. Bu dönem Büyük İskender'in MÖ. 334 yılında ordusu ile yöremizden geçmesi ile son bulur. Bu yıllarda Thera ve Callipolis'te bir kalenin olduğu bilinmektedir.
Büyük İskender'in gelişi ile Anadolu ve Ortadoğu'da Hellenistik dönem başlamış ve Grek kültürü ve dili hızla yayılmıştır. Yöremiz M.Ö. 334 yılından M.Ö. 189 yılında yapılan Apama barış anlaşmasına kadar kısa sürelerle çeşitli Hellenistik krallıklara katılmış, karışık bir dönem geçirmiştir.
İdyma M.Ö. 3. Yüzyılda tam belirlenemeyen bir tarihte Rodos yönetimine girmiştir. Rhodeian Peraea (Rodos Karşıyakası) olarak isim almıştır. Bir ara yörenin Rodos'tan uzaklaşmış ve İdyma, Pisi (Pisiköy) ve Killandos'un (Yenice Köyü) M.Ö. 200 yıllarında Rodoslu Nicagoras tarafından tekrar Rodos'a bağlanmıştır. Bu bilgiler Karpatos adasında bulunan bir yazıttan gelmektedir. M.Ö. 189 yılında yapılan Apama barış anlaşması ile kesin Rodos yönetimine bırakılmış ve bu durum M.S. 1.Yüzyıl sonlarına kadar devam etmiştir.
Bu dönemde çok canlı bir yaşam olduğu, "İDİMALILAR BİRLİĞİ" isimli bir yönetim biriminin kurulduğu bu döneme ait olduğu belirlenen 10 civarındaki yazıtlardan anlaşılmaktadır. Bu yazıtlardan ilginç bilgiler gelmektedir. Eski İskele'den getirildiği ve geç Hellenistik döneme ait olduğu belirlenen ve İnişdibi mahallesinde bir bahçe duvarında bulunan bir yazıtta kentin ismi görülmektedir. Bu yazıt kentin önemli bir yöneticisi için yanında çalışan kişiler tarafından yazdırılmıştır. Çeşitli kentlerden gelen insanlar yanında İdymalı katip (grammatikos) Demetrius, İdymalı Antipatros oğlu Apollonius isimleri görülmektedir. Rodos yönetimi sırasında bölgede görev yapmış üst yöneticilerin isimleri de rastlanılmaktadır. Eski İskele'de bulunan bir yazıtta Thangilio Kirnis, Kozlukuyu'da bulunan bir yazıtta Pratophon, Yeni İskele camiinde kullanılan bir taş da Athenagoras, gene Kozlukuyu'da bulunmuş bir yazıtta Rodoslu Rodokles isimleri görülmektedir.
Birinci yüzyıl sonlarında İdyma Roma kenti olur. M.Ö. 48 yıllarında ünlü devlet adamı Julius SEZAR bölgeden geçerek Rodos adasına gitmiştir.. Mısır Kraliçesi Cleopatra M.Ö. 41 yılında sahillerden geçerek Efes kentini ziyaret etmiştir. Kent Roma döneminde önemini ve görkemini korumuştur. Roma dönemi ile ilgili tek ve bugün için kayıp olan bir yazıt İmparator Vespasian (69-79) onuru için yazılmıştır. İnişdibi'ndeki kalede 1922 yılında yapılan kazıda Roma dönemi mozaikleri görülmüştür.
Üçüncü yüzyıl ortalarında Roma İmparatorluğu'nun içten zayıflamasından, meydana gelen yıkıcı depremlerden ve çok uzun süren bir veba salgınından sonra bölge karanlığa gömülmüştür. Çevre kentlerin çoğu ve İdyma terk edilmiş ve yok olmuştur. Daha önceleri yapılan ve güzel bir örneği ovada bulunan döşeme yollar, üzerlerinde bulunan sarnıçlar, Akyaka'nın içinden geçen Papazlık deresinden gelen su yolları kaderine terk edilmiştir. İmparator Diocletian (284-305) döneminde ise Karia il yapılmıştır. Bizans döneminde bölgenin ismi tam bilinmemektedir. Aziz Kosmas adına Orman Kampı içinde tepede güney apsis duvarları bulunan bir kilise yapılmıştır.
Bölge 13. Yüzyıl sonlarında Türk yönetimine girer. Karia Menteşe bölgesi olur. Bu dönemde Cova çukuru, Gökabad ve Gökova olarak bilinir. Türkler ile bölgeye paganizm (çok tanrılı din), Hıristiyanlık'tan sonra Müslümanlık, Karia dili ve Grekçe'den sonra TURKÇE gelir ve kalıcı olur.
Bölge önce başkenti Milas olan Menteşe Beyliği'ne ve 1420 yıllarında da Osmanlı İmparatorluğuna katılır. Muğla il merkezi, Ula ilçe merkezi olur. Osmanlı döneminde en önemli olay Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos'un fethi için kara ordusu ile bölgemizden geçişidir. Ordunun gelişi 1522 yılı Temmuz ayında, dönüşü 1523 yılı Ocak ayındadır. Rodos Osmanlı topraklarına katılmıştır. Rodos'un alınışı bölgeye bir canlılık getirirse de Gökova'nın eski canlılığına kavuşabilmesi için bataklıkların kurutularak sıtmanın kontrol altına alınması için 1940-1950li yılları, Muğla-Marmaris yolunun açılarak bölgeye turizmin girmesi için 1970li yılları beklemek gerekecektir.